Nedir Caps? Eminim, acar Ajanda okuyucuları, bu “dört harfli” ilk anda insana “bir grup asker şapkası”nı hatırlatan nevzuhur sözcüğün ne anlama geldiğini biliyorlardı lakin ben yeni öğrendim; yazıklar olsun bana!
Şimdiler de var mı bilmiyorum lakin bir zaman önce mizah dergilerinde “Konuşan fotoğraflar” diye bölümler yayınlanırdı. Kalemi ve zekası keskin bir mizahçı, önüne –özellikle yabancı mecmualardan kesilmiş- bir tomar fotoğrafı koyar ve görüntüye uygun sözler “uydurur”du. Sonra da bu sözleri yazdığı kağıtlardan konuşma balonları dekupe eder ve fotoğrafların üzerine yapıştırırdı. Bu fotoğraflar arasında hayvanlar da olurdu ve “dostlarımız” bizim gibi konuşunca oldukça komik sahneler ortaya çıkardı. Bu eski “fotoğraf konuşturma” yöntemi, şimdilerde internet âlemini daha moda deyimiyle “sosyal medya”yı kırıp geçiriyor. İşte; gençler, bu tür “fotoğraf konuşturma” mizahına, siber âlemde “keps” adını vermişler. Sizin anlayacağınız genç keps, herkesi “kepsiyor”. Atatürk’ü bile… Zaten bir “foto-mizah”ın keps olabilmesi için bir ucundan meşhurlara dayanması ve meşhur hususları “ti”ye alması şart; yoksa gençliği “ırgalamıyor.”
“Keps olayı”nın bir başka hususiyeti de işini ciddiye alması; bu itibarla sonuna “izm” ekini eklemeden çıkmıyor “arazi”ye. Yani kepsler, bir ünlüyü konu kapsamına alacak, sonuna “izm” kuyruğunu takacak ve buna bağlı olarak bereketli bir akım oluşturacak… Hülasa, “tek tabanca”yla keps yapılmıyor.
Sosyal medyanın en bereketli “keps akımı” pervasız bir huruçla devletin başından başlamış işe ve “İnönüizm”le piyasaya çıkmış. Onu, “İlberizm” akımı takip ediyor sonra da diğerleri… Hitlerizm, Duçeizm… Daha yenileri de var tabi Obamaizm, Merkelizm ve hatta Tayyipizm…
İsterseniz, şöyle biraz gerilere gidelim ve “keps”lemenin tarihteki izlerini sürelim: Doğu edebiyatında Beydeba; Batı yazınında da Lafonten isimlerini bilmeyenimiz yoktur. Bu iki isim, “fabl” denilen “konuşkan hayvan hikâyeleri”yle ünlüdürler. Onlardan da önce Helenyalı Ezop veya Hindiatanlı Beydeba olsun ünlü dablciler sadece hayvanları konuşturarak, insanların –ya da çocukların- hoşça vakit geçirmesini amaç edinmiş alelade masalcıları değildiler. Modern kepscilerin fotoğraf ve konuşma balonlarıyla yaptıklarını onlar, yazı ile yaparken bir başka erek peşindeydiler; bu toplumsal bir menzildi ve de bir o kadar sivil… Bir bakıma onlar, “kuş dili” ile siyaset yapıyorlardı. Zamanın zalim veya baskıcı idarecilerini, istibdat yöntemlerini hayvanlar dünyası üzerinden devşirdikleri “tüylü kahramanları” kullanarak eleştiriyorlardı. Bu türde “sivri dil” hayvanlar değil bizzat “mizah”ın kendisiydi ve adına hiciv deniyordu. Hayvanlar üzerinden bu mizah dilini kullanmasalar, mesajlarını doğrudan doğruya devrin müstebitleri üzerinden verseler de aynı amaca ulaşmaları mümkündü lakin o zaman mizahçının kellesi okkanın altına giderdi. Okkanın altına kelle vermeden eleştirmenin “keps”ini bulan eski zaman mizahçılarının dilinde, ormanların acımasız kralı müstebit aslan, kurnaz vezir tilki, kralın vicdansız tetikçisi kurt, aptal koruma görevlisi ayı, korkak tavşan, bilge baykuş ve diğerleri birer perdeydi. Bu perdelemenin arkasındaki hakikatin biliniyor olması da bir şeyi değiştirmiyordu çünkü dil tatlı bir toleransa kapı aralıyordu; ülkenin tahtını işgal eden zalim kral, zamanın kepsindeki ormanların saldırgan kralı aslanın kendisini remz ettşğini biliyor fakat içinden o an, gayrıihtiyari kopup gelen gülme isteği, cellâtlara emir verilmesini önlüyordu. Böylece tatlı bir “kepsleme” oyunudur oynana oynana gidiyordu. Bidayette arkaik kepsler, çocuk masallarına dönüştü ve toplumsal işlevleri zayıfladı
***
Hazır konu açılmışken, gelelim şu mizah mevzuuna… Batılıların “Humor” dedikleri şey; şimdilerde, bizde “gülmece” olarak geçiyor. Mevzunun “mizah” hatta “nükte ya da hiciv” olduğu dönemlerde, insanları güldüren malzeme fıkralardan ibaretti ve bu fıkralar bir şahsa kaynaklanarak anlatılıyordu. Birer gerçek şahsiyet olan bu “nüktedan”ların, yaşamlarındaki komik kesitler, dilden dile dolaşarak, hayatlarından çıktıkları şahısları birer “fıkra adamı” hâline getiriyordu; daha doğru bir söylenişle onlar birer “kahkaha kahramanı”ydılar. Kahramansız fıkra geleneği bizim literatürümüzde yok yani “adamın biri” diyen gülünç anlatımlar, toplumda bir karşılık bulamamıştı. Bir bakıma Nasrettin, İncili Çavuş, Kadı Karakuş, Marko Paşa ve emsali “komik efendiler”in hayatları dışındaki işler, toplumumuzu güldürmüyordu. Batıda çok yaygın olan “serbest fıkralar” ve komik anlatılar bize, mizahın adı gülmece olduktan sonra girdi. Mizah mecmuası/Gülmece dergileriyle birlikte mecraya karikatür ve çizgi hikayeleri de duhul etti ve komik bantlarla birlikte dallandı budaklandı. “Matrak kültür”ümüz zengin bir birikime dönüştü.
***
“Komiklik maceramız”ın zamanla birlikte hâlden hâle evrildiğini görüyoruz, ya da her jenerasyon kendi mizahını/gülmecesini de şekillendiriyor desek daha doğru olur. Her devirde olduğu gibi şimdilerde de dedenin güldüğüne baba, onun güldüğüne de evlat gülmüyor ve her kuşak değişimiyle birlikte “kahkaha formatı”nın da başkalaştığı görülüyor. Mizahtaki kuşak değişimi, rutin bir dozla standart bir seyir takip ede ede geldi yakınımıza kadar. Evet, her alanda olduğu gibi mizah kültüründe de bir değişim oluyordu. Lakin söz konusu değişim, aynı ya da benzer tür üzerinde kendini gösteriyordu yani yeni bir alan açıldığı vaki değildi. Sözlü gelenekte demirbaş tür fıkraydı, çizili gelenekte de karikatür… Değişim, geleneksel alanları terketmeden kendini göstere geliyordu. Uzun yıllar fabl, nükte, hiciv, taşlama, mizah, gülmece kavramları üzerinde yürüye gelen “Komik edebiyat” nihayet 2000 yılı itibariyle girdiğimiz “dijital çağ” kahkaha dünyasında kendini bir başka şekilde ifade etti. İşte, bu şovun ulaştığı nokta caps/keps formatıdır. Artık gülmecede dönem, “caps/keps dönemi”dir.
***
“Caps tipi mizah”ın faaliyet alanı internet… Siber âlem dışında, “Caps yapma” işlemi çok hayati değil; bu sebeple kendi mecrasında “kerat cetveli” hacmince kat be kat fideliğini genişleten “Capsizm akımı” internet dışında, kendisine uygun bir alan bulmuş görünmüyor. Bir başka söyleyişle internetin hamarat kullanıcıları, “Caps akımları” oluşturur ve her akımın muhteviyatını olabildiğince çoğaltırken “manuel takılanlar” akımın adından bile habersiz durumdalar.
Capsizm ve Capsistlerin internet tercihlerinin başı, “inter özgürlük”e bağlı. Pek çok hususta olduğu gibi “Capslama”da ancak “dijital hürriyet”ten nefesleniyor, onun engin hoşgörüsüyle büyüyor. Bir gün etrafını ihata eden siber duvarları yıkıp “doğaya salınır”mı bilinmez.
Peki, görünmez duvarların çözülüp Caps hicvinin sivil hayata yayılması önemli mi? Hem de nasıl! Ekmek gibi hava gibi su gibi… Neden mi?
2000 yılı itibariyle takvim rakamları ölçüsüyle girdiğimiz 21. Yüzyıl’a asıl giriş tarihi olarak fakir, 2025 diyorum; antrparantez, bu tarih bizim için 2023 zira dokuz yıl sonrası Lozan’ın ve Lozan Cumhuriyeti’nin yüzüncü yıldönümü… Neyse, dönelim asıl konuya. Yeni bir yüzyıl kurulurken, eski yüzyıla ait herşey ya yok ediliyor ya da değiştiriliyor. Zaman döndüğüne göre bu evrilme/devrilmeden azade kalmanın imkânı görülmüyor. Ya bu direnişe direnen “şeyler” olursa ne olacak? İşte o “inatçı şeyler” Capsizm’in hışmına uğramaktan kurtulamayacak ve 21. Yüzyıl’ın mizahı diyebileceğimiz Capsizm, zamana direnen dolayısıyla hastalıklı bir anakronizm’e sebep olan tabular oluşturan veyahut bizzat kendisi tabu olan her şeye savaş açacak, açtı, açıyor. Hülasa, bu hengamede hiçbir tabunun “Capsik hışım”dan kurtulması namümkün.
***
Mizah üstatları; “Mizah ciddi bir iştir!” diyerek bir nevi mizah yaparlar. Bu söylemi daha ileri götürerek; “Mizah, bir mücadele aracıdır; hatta silâhtır!” retoriğiyle ne derece ciddi bir iş yaptıklarının altını çizmeyi de ihmal etmezler. Onlara göre, hicviyle nüktesiyle taşlamasıyla fıkra ve karikatürüyle mizah, “cebabire”ye veya toplumların yaşamını donduran “bugünün yarına eşit olmama hâli”ne direnen “Nato kafa, Nato mermerler”e karşı savaşın yolunu açan “adalet savaşçıları”nın piştar/öncü kolu; küresel ifadeyle avangard hareket…
Bu öncü mizah savaşçıları, şimdilerde ülkemizin en katı ve en köklü tabusuna karşı savaş açmış durumda: İnönizme… İnönizmin banisi olan “Sağır Adam”ın kafamıza ördüğü çelik çorabı, başka türlü söküp atmanın imkânı kalmamıştı zira. Eski tip mizah da yetmiyordu bu mücadeleyi vermeye değil mücadeleye girmeye bile.
Zaman içinde kendisi de bir tabuya dönüşen “Nasrettin”in bir komik kahraman olarak zamanının İnönizmi sayılabilecek tiranist rejimin kurucusu Lenk Timur’a karşı bir avangard hareket başlattığını biliyoruz. Lakin bu başkaldırıda çok başarılı olduğu da söylenemez hatta hiç başarılı da değildi dahi dense yeridir. Kendisini mücadele yolunda yarıda bırakmış olan yerli güçlere kızgınlığından ötürü, yaptığına bakın hele! Fıkrayı hatırladınız değil mi; karşı durduğu “Timur’la işbirliği”ne girişerek memlekete bir “sömürgen fil” daha kazandırmıştı. Bunun gibi zamanında “komik mücadele”ye girişmiş olan Beydeba, Ezop, Lafonten ve benzeri “komikman”lar fıkralarıyla zamanlarının “İnönistler”ini sarsmışlardı lakin tarzları, zamanımızda modern cebabir tabulara karşı çağ dışı kalmıştı. Anonim bir tipoloji olarak komikmanlar listesine dahil olan ve kısa bir süreden beri, ülkenin “gülme zamanı gündemi”ni oluşturan “Temel tipi”nin ise savaşmak gibi bir amacı zaten yoktu. Bir bakıma onun amacı “sevişmek”ti; dolayısıyla bir savaş malzemesi olarak “temel bir gün” diye başlayan sözlü edebiyatın siyasette kullanılması mümkün değildi, kullanılmadı da. Belki bu arada, karikatürler bir işlev üslendi lakin “oğuzaralvari” bir parlamanın ardından o da, azsatan dergilerin onaltı sayfalık hacimlerinde dar bir dünya kurdu kendine ve gide gide “hartporno”nun tiksindirici bataklığında debelenmeye mahkûm oldu. “Cebabir tabu” çatık kaşlı dokunulmazlığıyla dimdik ayaktaydı. Mücadele için savaşçı bulunamıyordu. “Yumuşak diken” arazisinde ot bitmiyordu.
Tabuya karşı savaş kültürü mezarlığının sessizliği içerisinde yeni bir “Matrak silâh” tekniğine muhtaçlığımız had safhaya dayanmıştı ki ihtiyacımızın karşılığı sanal âlemden geldi: Caps! Genç beyinler, nihayet, kısır gülmece hayatımıza bambaşka bir tat katmış oldular Caps’larıyla ve “Kuş diliyle mizah”tan vazgeçip doğrudan doğruya ve cepheden başlattılar saldırıyı; hem de pek çok cepheden: Tabuya karşı İnönizm, seçkinciliğe karşı İlberizm, zulme karşı Hitlerizm… Daha durun çok yakında her hususun izm’i geliyor. Maşallah genç beyinler çalışıyor. Nasrettin, masrettin, Temel memel, Ezop mezop yok artık. Nükte, hiciv, mizah, gülmece aut; adı gavurca da olsa Capsizm in! Bekleyips görelimizm.