Twitter soru-cevap başlığımızda sevgili Demir’in bir sorusu var.
(NOT: Ahmet Yozgat’ın Twitter hesabından derlenmiştir. (@a_yozgat))
@ Demir Kose: 1- Sevgili Demir soruyor: "Abi, Kuzey Irak'taki Kürtler Turkiye'ye katılmak istiyorlar; bu doğru mudur?
— Ahmet Yozgat (@a_yozgat) February 21, 2016
- @ Demir Kose: 1- Sevgili Demir soruyor: “Abi, Kuzey Irak’taki Kürtler Turkiye’ye katılmak istiyorlar; bu doğru mudur?
- Kuzey Irak toprakları, Türkiye’ye mi katılacak?” Demirciim! Hemen burada sözün başında söylemeliyim ki
- Kuzey Irak’ın Türkiye’ye katılması bu kadarla sınırlı bir durum sayılır kanaatimizce….
- Evet Kuzey Iraklı halk, Türkiye ile birleşmek isteyebilir. Hatta Kuzey Irak idaresinin de böyle bir arzu taşıdığını da söylemek mümkün.
- Ancak bu bir anlam ifade etmez. Zira dünyanın lordları, bundan sonra oraları için ne planlamışlarsa halkların ve idarelerin…..
- ……….bu planın dışına çıkmalarının imkanı yok gibidir. Hatırlarsan o bölgeler, yüz sene evvel…………..
- Osmanlı’nın birer vilayeti hatta kazası ölçüsünde yerlerdi. Ancak hiç istemediği halde
- Osmanlı Devleti, 1914 yılının ortalarında kendini Birinci Dünya Savaşının içinde buldu.
- Tabii ki hiç arzu etmediği şekilde de Türkler savaştan mağlup olarak çıktılar.
- Bunun neticesinde o bölgeyi formatlama işi savaşı galip olarak bitiren devletlerin iki dudağı arasına terk etti/etme zorunda kaldı.
- Onların iki dudağından biri SYKES, diğeri de PİCKOT’tu.
- Bu iki diplomat, gönülleri nasıl istiyorsa önlerine konan ülkeyi masa başında, ellerinde cetvelleri ve makasları olduğu halde paramparça
- ettiler. Bu ameliyattan önce o bölgede ne bir Suriye vardı, ne bir Irak ve ne de bir Ürdün. Ama hepsi oldu. Ve aradan yüz sene geçti.
- Şimdi Suriyeliler, Ürdünlüler ve Iraklılar, zaman içinde doğal bir görünüme bürünmüş olan sun’i devletlerinin peşine düştüler;
- parçalansın ya da parçalanmasın arzuları doğrultusunda. Bunun gibi dünya, yeni bir döneme girmiş durumda……
- Ve şimdilerde oralarda bir savaş yaşanmakta. Tabii ki bu savaşın sonunda yeni galipler ve mağluplar çıkacak ortaya.
- Dolayısıyla galip çıkanlar yeni Ortadoğu’nun da yeni planlayıcıları ya da yapıştırıcıları olacaklar.
- Lakin bununla birlikte bir gelecek dünya öngörüsü yaparak, bölgeye bir projeksiyon tutmak niyetindeyiz;
- böylece senin kafandaki soru işaretlerini de iazale edeceğimizi ummaktayız… Evvela şu:
- Birinci Dünya Savaşından sonra klasik toprak kazanımları devri kapandı. Ve bununla beraber, “NÜFUZ İMPARATORLUKLARI” konsepti başladı.
- Bu itibarla dünya devletleri, 1944’te o zamanki mevcut sınırların değişmemesi hususunda anlaştılar.
- Ondan beri sınırlar değişmedi. Çekoslovakya’nın iki halkının kendi aralarında anlaşarak ayrılmasını ………..
- ve iki ayrı devlet olmasını atlayarak söylersek… Ta ne zaman… Rusya’nın önce Gürcistan, ardından Ukrayna/Kırım operasyonlarına kadar.
- Hemen söyleyelim: Rusya, bu operasyonları uluslararası anlaşmaları ve devletler arası hukuku çiğneyerek yaptı.
- Bu nedenle dünya tarafından, Rus hareketinin hoşnutlukla karşılanmadığını da söyleyelim.
- Fakat baskın, basanın olduğuyla kaldı ya da kaldı mı o da belli değil henüz.
- Gelelim Ortadoğu’ya: Rusya kendi bölgesinde yaptığı bu atraksiyonlardan keyf almış olacak ki ……….
- bir benzerini Ortadoğu’da tekrarlamak niyetiyle Suriye’ye girdi. Şimdilerde orada ve operasyonuna devam etmekte. Hemen söylemeliyiz ki
- temel itibariyle Rusya’nın, Suriye’de yapmak istediği bir sınır değiştirme operasyonu değildir.
- Her ne kadar tartışmalı hale gelse de Putin, mevcut rejime destek olmak üzere orada bulunmakta; hem de Esed’in davetlisi olarak.
- Ortak operasyonun amacı, Esad’ın etki sahasını, Suriye coğrafyasında genişletmek şeklinde okunmalı ve okunuyor da….
- zira operasyonu bu amaçla yapmakta olduğu açık. Bu operasyon, bugüne münhasır olduğu gibi bundan sonra Suriye için kurulacak masada ….
- hem Esad’ın, hem de kendisinin söz hakkı elde etmesine dönük bir taraf da taşımakta.
- Ancak bununla birlikte son zamanlarda Sykes Pickot anlaşması sıkça tekrar edilmekte ve sorulmakta: “Sykes-Pickot bitiyor mu?”
- Bu hususta kanaatimiz odur ki Sykes-Pickot bitmiyor. Yani mevcut sınırlar korunuyor, korunacak…
- Fakat şimdilerde olan biten, eski sınırların içinde bir operasyon biçiminde kendini yazdırmakta. Tıpkı Çekoslavakya da yapıldığı gibi
- ve kısmen Rusya’nın Gürcistan’a yaptığı gibi bir durumla karşı karşıyayız… Yani bu operasyonların sonunda Suriye Suriye olarak kalacak
- fakat içerisinde beş ayrı bölge oluşturulacak. Bir nevi Suriye, ABD’ye benzetilerek Suriye Birleşik Devletleri haline getirilecek.
- Hakeza Irak’ın durumu da budur. Yani korunan, Sykes-Pickot sınırları içerisinde bir Irak Birleşik Devletlerinden söz etmek mümkün
- demekteyiz. Bunun dışında Ortadoğu ile ilgili planlanan başka birleşik devletler de olmalı. Bunlar, Arabistan Birleşik Devletleri,
- Mısır Birleşik Devletleri şeklinde sıralanabilir. Dönelim yukarıdaki soruya ve Kuzey Irak meselesine.
- Irak’ın bugünkü ölçüsünden yola çıkarak söylemek gerekirse hayır, ülke parçalanmıyor.
- Yani Körfez Savaşlarından beri yapılan ameliyatlarla Irak’tan ayrı ayrı devletler çıkartılmıyor.
- Her ne kadar Mesut Barzani 2016 yılında; “Kuzey Irak’ın bağımsızlığını oynayacağız Ve bir referandum yapacağız!” dese de.
- Barzani, bu dediğini yapamaz, yapsa da yaptığı ile kalır. Görünen o ki yakın gelecekte Irak’ta üç bölge oluşturulacak.
- Yani Federatif bir yapı şeklinde üç devlet formatlanacak. Ve bölgenin adı Irak Birleşik Arap Devletleri şekline dönüştürülecek.
- Ancak bu yeni yapılanma bununla sınırlı kalacak gibi durmamakta. Anladığımız o ki ……………….
- oluşturulacak bu birleşik devletlerin her bir parçası içerisinde de benzeri bir operasyon planlanmakta.
- Yani alt her devlet, yeniden bir parçalanmaya tabi tutularak kantonlara dönüştürülecek. Ve böylece dünya bir kantonlar yüzyılına girerek
- yeni harita biçimini ortaya koyacak. Bundan çıkardığımız sonuç şudur:
- Dünyanın yönetsel yöntemi için Kadim Yunan’a gidip oradan kopya çekecek;
- daha açık bir tarifle bölgenin gelecek resminde “Site/Şehir Devletleri” ortaya çıkacak. Şimdi gelelim asıl soruya:
- “Kuzey Irak, Türkiye’ye mi bağlanıyor? Bu soru için en üstte verdiğimiz cümleyi tekrar edelim:
- Kuzey Irak’ın Türkiye’ye bağlanması ölçüsü bu kadar yani Türkiye’nin nüfuz alanı içerisinde bir Irak parçası…
- Bu örnek, bundan sonra kurulacak olan Irak Birleşik Devletleri’nde bir mustra olarak karşımıza çıkmakta.
- Yani söz konusu birleşik devletlerin sınırları olabildiğince gevşek tutulacak kanaatini taşımaktayız.
- Her ne kadar alt devletler, federalizm içerisinde bir merkezi otoriteye yani bir başkente bağlı olacaksa da …………
- bunun, sadece idari anlamda bir bağlanmaktan öteye bir anlam taşımayacağını görmek olası ………….
- yani ırak federal Devleti’nin Kuzey parçası olarak bizim tabirimizle “Barzaniyye Devleti” resmen Bağdat’a bağlı ancak ……..
- Ancak onun dışında ve sivil ölçüler içerisinde Türkiye’nin nüfuz dairesine dahil olan bir yapı olarak varlığını devam ettirecek.
- Öyle ki bu iki devlet arasında, bugün Türkiye- Gürcistan kontağında ve tabi Türkiye-Kuzey Kıbrıs evliliğinde yaşanmakta olan ………..
- pasaportsuz geçiş ölçüsünde bir ilişkiden söz edilirse yanlış söylenmiş olamaz. Pasaportsuz geçiş bu iki bölge arasında
- yani Türkiye ve Kuzey Irak irtibatında, gayrı resmi bir yakınlaşma sağlayarak birlikte, tek organizasyonun iki eş parçası gibi
- bir görüntü arz edebilir ancak bunun bir mahzuru yoktur. Hatta aynı paranın geçerli olduğu, aynı sivil hayatın ve……….
- ve toplumsal kültürün kendisini var ettiği bu topraklar, birbirlerinin devamı gibi bir özellik de arz edebilir;
- bu da Irak Birleşik Devletleri hakikatini ortadan kaldırmaz. Devam edelim manzaranın güzel tarifine…
- Bu yapılaşmada, her iki tarafın vatandaşları, birbirlerinin ülkelerinde tıpkı diğer vatandaşlar gibi yatırım yapabilir,
- ticari faaliyette bulunabilir, eğitim imkanlarından yararlanabilir.
- Ve bunun gibi bir takım başka başka birlikte olma ameliyesini dahi yaşayabilirler. Ama Bağdat yine bağdattır,
- Erbil yine Erbil, Ankara da Ankara… Kuzey Irak’ta yaşanan, Türkiye-Kuzey Irak ilişkisinin tarifinden yola çıkarak
- Güney Irak’la da İran’ın yakınlaşmasından söz edebiliriz. Yine bunlar gibi benzeri bir coğrafi manzaradan söz edebileceğimiz
- Suriye Birleşik Devletleri’nin, Halep Devleti bölgesinin Türkiye ile yakın ilişki kuracağı da buradan bakınca gördüğümüz bir başka olgu
- olarak karşımıza çıkmakta. Ve yine bunun gibi Suriye Birleşik Devletleri’nin, Şam Bölgesi komşusu Ürdün’le …………..
- Suriye bölgesi ise Lübnan’la yakınlaşacak denilebilir.
- Ve belki plânlanan olası bir Aleviye bölgesinin de muhtemel Dürziye vilayetinin yakınlaşma noktasında Lübnan’ı tercih edebileceğininden
- bahsetmekte bir mahzur yoktur. Hemen ekleyelim: Sözünü ettiğimiz Devleti Aleviyye ile ilgili olarak bir başka tahmin de
- Hatay üzerinden Türkiye’nin tercih tahtasında olduğudur. Yani şu an Türkiye’nin, neredeyse kanlı bıçaklı oldu bir rejim olarak “Esedyan
- Oligarşisi”yle masaya oturup “Dostluğumuzun neresinde kalmıştık?” demesini de mümkün görmekteyiz …
- Ve bütün bunlar için biçtiğimiz tarih sonu da 2025’tir, uzak değil.
- Sonuç olarak: Türkiye’nin güneyinde Suriye ve Irak’ta denenen bu yöntem eğer, barışçı ve insani bir performans gösterebilirse ……..
- dünyanın diğer bölgeleri için de örnek teşkil edeceğini söylememiz mümkün.
- Bu tür bölünmeler ve yakınlaşmaların özü, ticarete dayandığı için insanlar arasındaki ilişkinin şekli pragmatist bir doğru üzerinde
- gelişecek bu sebeple olası sınır savaşlarının imkanı kalmayacak.
- Burada çizdiğimiz panorama, bir anlamda dünyanın gelecek resmi sayılabilir.
- Resmin tanzimi, teorik olarak yerinde ve son derece uygun ve yerinde bir öngörüdür.
- Ancak pratiğin nasıl olacağını uygulama hayata geçtiğinde görmek mümkün hale gelecek demek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
- Bu nedenle her şeyin doğrusunu Alim olan Allah biliyor.
yıllardır akan kan ve ölüm ile bilenen intikam duygularıyla dolu halkın bu plana uyacağını düşünmüyorum. 2 nesil devrilmesi lazım ki federe devletler hayata geçsin.
Hocam bence paylaşımınız ve düşüncenizi kabul edebiliriz ama benim bir sorum olacak
Burada bu bu olayların oluşumunu TÜRKİYE mi oluşturacak ?
Yoksa biz TÜRKİYE olarak diğer ülkeler bizi munamı itecek ?
Merhaba,
ben erdoganin, bugun yaptiklarini yirmi sene sonra daha iyi anayacagimizi dusunuyorum. cok deger verdigim davutoglu ve erdoganin, bu ulke icin ellerinden geleni vermeye calistiklarini dusunuyorum. fakat, davutoglu gibi orta dogu muhendisi bir degerli insanin, bize 20 sene sonra pkk hareketinin bittigi zaman, erdoganin aldigi bugunki karari, bize daha iyi aciklaycak tarihciler. tarihciler gorecek ki, bukadar buyuk becerileri olan davutoglunun, yaptigi bugunki tekrar cozum surecini baslatma cabalarinin yanlis olup. erdoganin, profesor, doktor olmamasina ragmen, ortadoguyu hocadan daha iyi tanidigini gosterecek. erdoganin, yine bir kritik hamlesi. ve ancak, her yuz yilda gelen bir buyuk liderin alabilecigi bir karar olarak, tarihe gececek diye dusunuyorum.
saygilarimla hocam cok istifede ediyoruz hakkinizi helal ediniz. onceki videolarinizdaki gibi karsimda oturup bana anlatiyor gibi olan videolarinizda daha cok konsantre oldugumu belirtmek isterim. lutfen bizden esirgemeyin yuzunuzu. sizi bir baba gibi karsimda oturdugunuzu gorunce daha iyi anliyoruz gencler olarak. analizlerinizin hastasiyiz. selamlarimla.