Twitter Soru-Cevap bölümümüzde sevgili Magdy Samir’in bir sorusu var.
NOT: DerinDunya (@www_DerinDunya) ve Ahmet Yozgat’ın (@a_yozgat) Twitter hesaplarından derlenmiştir.
Bizi takip etmeyi unutmayınız:
Facebook: http://t.co/gO0AjoRHR8
Google+:http://t.co/fvh6Qc64gO
Youtube:http://t.co/DFBitT226T— Ahmet Yozgat (@AhmetyozgatDD) October 9, 2015
- Bugün konumuz, Lozan ve 15 Temmuz…
- Doslarımızdan Magdy Samir diyor ki: “Merhaba Ahmet Bey! Ben, Magdy Samir. Mısırlı gazeteciyim.
- Sana Lozan antlaşması ilgili bir kaç sorum olacaktı:
- Bazı tarihçi ya da tarihsel düşünen diyor ki (Lozan Anlaşması’nın gizli ek protokolü vardır.)
- Sizce doğru mu bu görüş? Eğer Lozan Antlaşması bitecek se bitince ne olacak?
- Lozan Antlaşması’nda Türkiye Musul’u alamaz mıydı? Ya da Lozan Antlaşması’nda karara varılamayan Musul sorunu, bir şekilde halledilemez miydi?”
- Mısırlı gazeteciye cevabımız şöyle oldu:
- “Muhterem kardeşim Samir.
- Evvela, bize göre dünyanın en derin merkezi sayılan Mısır’a selamlar…
- Sorularına gelince: “Bazi tarihçi ya da tarihsel düşünen diyor ki (Lozan Anlaşması’nın gizli ek protokolü vardır). Sizce doğru mu?”
- Evet, doğru bir bakıma.
- Aslında bir celsede değil, iki dönem halinde ve yüzlerce oturumdan oluşan Lozan görüşmelerinin, binlerce sayfayı aşan tutanakları bulunmakta.
- Bu tutanaklarda görüşülüp karara bağlanmış yüzlerce hatta binlerce konudan söz edebiliriz.
- İşte, ek protokol denilen şey bu tutanaklar ve toplantı sonunda tutulan ve bu görüşmelerin içinden seçilen, bazı önemli hususları içeren, gerekçeli nihai rapor olsa gerek.
- Bizim “LOZAN ANTLAŞMASI” dediğimiz metin ise, küçük ayrıntıları yazmayan bir çerçeve anlaşması sayılabilir.
- Devam ediyor sorularına Magdy Samir: “Lozan antlaşması bitince ne olacak?”
- Cevabımız: Aslında zannedildiği gibi LOZAN süreli bir anlaşma değildi.
- Ve 1. Dünya Savaşının “GALİPLERİ” ile “MAĞLUP” tarafından birinin, Türklerin temsilcilerinden Ankara Hükümeti arasında imzalandı.
- Dolayısıyla bir anlaşmadan çok Galip’in Mağlup’a diktesi dense yeridir.
- (Ancak hemen not edelim bir parantez aralığı olarak:
- Bu son cümlemiz, bizim Lozan’ı “Bir Hezimet Sayanlar”dan olduğum anlamını çıkarmaya neden olmasın, lütfen!
- Zira ben fakir, Lozan’ı bir hezimet saymakla beraber, bir dizi hezimetin kaçınılmaz son halkası olarak anlamakta ve bidayette son olsı nedeniyle çok önemseyen bir fikrin sahibiyim.
- Ve Lozan’ın, Uğursuz Sevr’i, rafa kaldırmasıyla beraber; istikbalde yaşayacağımız -ki şu anlarda yaşaya gidiyoruz- “Hezimetin Zafere Evrilmesi Dönemi”ne ve o “Dönemin Ruhu”nun oluşması öncesinde, yüz yıllık bir molayı hayatımıza sokması nedeniyle gayet yerinde bir atraksiyon olarak anlamaya taraftarım.
- Zira yüz hatta bin yıllara uzanan “İmparatorluk Yorgunluğu” bir nevi metal yorgunluğu gibiydi ve yeni bir huruca meydan veremezdi.
- Yani o aralıkta uzunca bir mola şarttı. Çıkıştan önceki ilk dinlenme tesislerinde…
- İşte Lozan, bu dinlenmeyi sağladı milletimize.
- Ve dinlenme dönemi 15 Temmuz gecesi bitti.
- “Dipdiri İmparatorluk Çocukları” nerede kalmıştık diye doğruldular yataklarından.)
- Devam edelim: Her dönemde dünya, Mağluplar ve Galipler arasındaki antlaşmalarla ve tabii ki Galiplerin lehine kurulur.
- Ve bu “Galip” ve “Mağlup” yaftası, bir diğer savaşa kadar devam eder.
- Aradaki süre on yıl da olur, yüz yıl da, bin yılda…
- Yani bir diğer savaşa kadar devam eder Galip-Mağlup sıfatlaması.
- Ve bu sıfatlamanın kaldırılmasının tek yolu vardır: Yeniden savaşmak!
- Bu durumda bir taraf; “Antlaşmayı bitirdim!” deyince antlaşma, kolay kolay bitmez. Savaş gerektirir.
- Bu savaş, sıcak da olur ılık da… Her nasıl oluyorsa olsun, o savaşın sonucu belli olduğunda, tekrar belirlenmiş olur Galip ve Mağlup yaftalaması.
- Ve kaçınılmaz olarak eski anlaşma (yani Lozan) yeniden gelir masaya ve o günkü şartlar muvacehesinde ya bitirilir ya da redakte edilir.
- Bu gidişle… İlk Körfez Harbi’nden beri içinde yürüye gittiğimiz savaş ortamının Çanakkalesi 15 Temmuz’da hayata geçti.
- Ve Türkiye bu muharebeden galip çıktı.
- Ve artık Türkiye’nim; “Lozan’ı Bitirdim!” deme hakkı doğdu.
- Hatta de fakto olarak Lozan artık hava civa!
- Lakin savaş hala sürüyor 1. Cihan Harbindeki gibi tüm bedenimizde hissetmesek de.
- Ne yapalım, 21. Yy’ın savaş konsepti böyle. Buna “Protodijital Savaş” demeyi yeğliyoruz, kendi terminolojimiz içerisinde.
- Bu diji konsepte rağmen savaşı, “Konvansiyonel Harb Formatı”nda yaşayanlar da var: Irak, Suriye ve Libya vs…
- Dediğimiz gibi kapışma bitmedi. Önümüzdeki günlerde de yeni muharebeler yaşamamız mukadder.
- Son muharebe ne zaman olur?
- Ona, şu anda mağlup durumunda olan (Yüz yıl öncesinin kesin galibi olan)lar karar verecek.
- Yani onlar, yenilgiyi kabul edip “pes” deyinceye kadar cedelleşme sürecek gibi.
- Mevcut savaş için planlanan süre, 2025’e kadar gider.
- Belki sadece bizim için bir 2023 kıyağı yapabilirler (tabii ki son muharebenin muzafferi olurlarsa ama olamazlarsa…) son tarih 2025.
- Ama yine de nihai kanaatimiz o ki: 2023 tarihi itibariyle eğer o güne, ülkemiz ayakta ve güçlü yani üst üste galip giderse çaresiz masaya oturulur ve Lozan yeniden görüşülür.
- Ve Ankara’nın istediği şekilde yani bir bakıma, ilk halini geçersiz kılan kısa bir metinle sonlandırılır. İnşallah!
- Yok, bu arada ülkeyi çökertirlerse yani Türkiye’nin 1. Harpteki etiketi sökülmezse, Lozam metni ya aynen devam eder ya da yerini Sevr’e bırakır.
- Allah korusun! Kanatimiz bu yönde.
- Magdy Samir devam ediyor: “Lozan Antlaşması’nda Türkiye, Musul’u alamaz mıydı?”
- Cevabımız: Alamadık zaten Sevgili Samir.
- Yukarıda, Lozan’daki görüşmelerin iki dönem halinde sürdüğünü söylemiştik.
- Birinci dönemin sonunda iş, gelip “Misak-ı Milli”ye yani Musul ve (Halep gibi) bazı yerleşim yerlerinin statüsüne varıp dayandığı için görüşmeler tıkandı.
- Ve Türk heyeti Ankara’ya döndü. Konu burada yani Ankara’da, bizimkilerin arasında görüşüldü.
- Musul meselesinin hallinin imkansızlığı görüldü.
- “Musul Musul!” diye dayatmanın, o gümlerde yani yıkılmış bir imparatorluk ve henüz kurulmamış olan devlet aralığında hiç de mantıklı olamayacağı görüldü.
- Ki bizce de öyleydi.
- Bu sebeple Musul’un anlaşma dışına çıkarılması görüşü hakim oldu.
- Heyet, tekrar Lozan’a gidip anlaşmayı “Musulsuz” olarak imzaladı.
- Konu, daha sonra karma karışık bir hal aldı.
- Nihayet Ankara Anlaşmasıyla İngiliz Türk devletleri arasında görüşüldü.
- Ve konu, bizim açımızdan “şimdilik” sayılacak bir kayıtla kapatıldı.
- Sadece, o bölge petrollerinden Ankara’ya yüzde on pay ayrılması kararlaştırıldı.
- Ancak o pay da hiçbir zaman Türkiye’ye verilmedi. Magdy Samir devam ediyor:
- “Ya da Lozan Antlaşması’nda karara varılamayan Musul sorunu bir şekilde halledilemez miydi?”
- Cevabımız: Dediğimiz gibi sevgili Samir; mesele, “Ankara Antlaşması”yla güya “bir şekilde” karara bağlandı.
- Bu “Bir şekil” yüzde onluk petrol parasıydı dense pek yalan olmaz.
- Zira o yıllarda Ankara’nın kör kuruşa ihtiyacı vardı.
- Fakat İngilizler, “yüzde onluk petrol payı” hususunda sözlerini tutmadılar.
- Bize göre, sırf bu nedenle bile anlaşma, kuşkulu duruma düşmüştü denilebilir. Di…
- Ancak çok sonraları, Londra’nın Ankara’ya 500 bin lira karşılığında petrol üzerindeki Türk hakkını sattı iddiası var ki…
- Ben, buna inanmıyorum ya da bu iddia gerçekse gelişmeye “gasp” diyorum…
- Bu nedenle konu yeniden Uluslar Arası Mahkemelere götürüle bilinir mi? Olabilir. Ama devletin incelemesi ve çok uygun bir anı kollaması lazım.
- Burada bitirelim. Ancak son söz olarak bu tvitmakaleye ve bir bakıma tarihe de not düşelim:
- Eninde sonunda Musul ve hudutlarımızn dışında kalam Misak-ı Milli bölgeleri haritamıza eklenecektir.
- Her şeyin doğrusunu Aliym olan Allah biliyor!
- Sevgili Samir kardeşim İnşallah, soruların izale olmuştur.
- Selam ve dualarımla Mısır’a bir daha selam yolluyor ve onların 15 Temmuz’unun daha fazla uzamamasını niyaz ediyorum Sevgili