Yeniçeriler

Dalkavuk
 

Klasik dönem Osmanlı toplumunda bir işin yasal meslek sayıla-bilmesinin bazı koşullar vardı. Örneğin:

Kamuya yararlı olmak

Genel ahlak kurallarına aykırı olmamak

İnsanlara faydalı olmak

Toplumsal düzene zarar vermemek

Siyasal otoritenin onayını almak

Siyasal otoritenin onayına “berat” adı verilirdi. Berat günümüzde­ki ruhsat ve patent karışımı bir kavramı ifade etmekteydi. Beratsız bir meslek yasal sayılmazdı.

Toplumda terzilik, kuyumculuk, bakırcılık, dişçilik, ayakkabıcılık ve saraçlık gibi çeşitli iş kollan vardı. Her iş koluna mensup esnaf ve sanatkâr “lonca” adı verilen mesleki bir örgütün zorunlu üyesi idiler.

Loncaların yönetiminden sorumlu şeyh, kethüda, ehli vukuf ve yi­ğitbaşı gibi görevliler vardı. Bu görevliler usta esnaflar arasından seçi­lirdi.1 Yargı denetiminde yapılan seçimin sonuçları, kadı tarafından resmi bir yazı ile Divan-ı Hümayun’a bildirilerek onay alındıktan sonra yasallık kazanırdı. Bir bakıma yarı resmi bir kimlik kazanan loncalar üretici, tüketici ve devlet arasında iletişim ve dengeyi sağlar­dı.

Bir ayakkabıda hangi tür derinin ve dikişin kullanılacağı lonca ta­rafından belirlenirdi. Hiçbir esnaf bu standardın dışına çıkamazdı. Loncaların, iş ahlakına ve kurallarına uymayan esnaf ve sanatkârlara karşı yaptırım uygulama yetkileri vardı. Örneğin, bir esnafın bir ayak­kabı yapımında kullanması gereken malzemeyi, iki ayakkabıda kul­landığını varsayalım. Bu çok büyük suç sayıldığından yaptırımı da o kadar ağırdı. Suçu işleyen esnaf, iş koluna mensup ustaların oluştur­duğu bir meclisin huzuruna alınır ve yiğitbaşılar aracılığı ile pabuçları çıkartılarak birbirine bağlandıktan sonra dama atılırdı. Pabucu dama atılan esnaf o bölgede sanatını icra edemezdi.

Kişiyi dürüst olmaya zorlayan ve uzun süre uygulanan bu anlayış halk tarafından o kadar benimsenmişti ki “Pabucu dama atıldı!” sözü toplumdaki yerini ve statüsünü kaybedenler için kullanılan bir deyim haline geldi.

Şimdi size sıradışı bir meslek olan dalkavukluktan söz etmek isti­yorum. Günümüzde, küçük çıkarlar uğruna yapılan riyakârlığı an­latmak için kullanılan bu sözcük klasik dönem Osmanlı toplumunda, beratlı ve yasal bir mesleğin ismi idi. Dalkavukluk; eğitimi uzun sü­ren, zor ve tehlikeli bir meslekti. Bunların da loncaları, kethüdaları ve kuralları vardı. Nişan, düğün ve bayram gibi, özel günlerde belirli bir ücret karşılığında davet edildikleri yerlere giderek zekice esprileri ve komik davranışları ile çevresindekilerin hoşça vakit geçirmelerini sağladıkları gibi çoğunlukla kendilerine çok ağır şakalar yapılmasına da izin verirlerdi.

Bu şakalar bazen çok tehlikeli boyutlara vararak ağır yaralanmala­ra hatta ölümlere neden olabildiğinden dalkavuklar loncası yapılması gereken şakaların niteliğini ve ücretlerini belli bir karara bağlamıştı. Mesela;

Dalkavuğun yüzüne bir tokat atmak: 40 para.

Merdivenden aşağı yuvarlamak: 180 para.

Kafasına yumruk vurmak: 40 para.

Bir fareyi kuyruğu dışarıda kalmak koşulu ile ağza almak: 400 para.

Bir üzüm salkımını sapı ile birlikte yemek: 40 para.

El ve kolları bağlanarak su dolu bir kuyuya sarkıtıp bir süre bek­letmek: 600 para.

Bu şakalar esnasında yaralanan dalkavuğun tedavi masraflarını, şakayı yaptıran öderdi.

Görüldüğü gibi dalkavukluk kolay bir iş sayılmazdı. İyi bir dalka­vuğun güldürü ve espri yeteneğinin yanısıra zekâsının ve intikal gü­cünün de yüksek olması gerekirdi. Bunlar da kolay kazanılabilir me­ziyetler değildi. Bir dalkavuğun fiziki darbelere karşı dayanıklılık kazanması ve nefesini iyi kullanabilmesi yoga benzeri bir eğitimi ge­rektiriyordu. Ayrıca yüksek bir yerden fiziki bir zarar görmeden at­lamayı ve gelen bir yumruk darbesinin etkisini azaltmayı da öğren­meliydi. Tüm bunlar ise uzun ve yorucu bir eğitimi gerekli kıldığın­dan piyasada işinde uzman dalkavuk sayısı azdı. Sinema ve tiyatro gibi görsel sanatların gelişmediği dönemlerde dalkavuklara talep fazla idi. Talep fazlalığı ve sanatkâr sayısının azlığı ise bu mesleğin bozulması sonucunu doğurdu. Mesleğin saygınlığını korumak isteyen kimi eski ustalar padişaha ve Divan-ı Hümayuna dilekçeler yazarak mesleki geleceklerinin korunması için devlet yardımı istediler. Fakat bu meslek hiçbir zaman eski itibarına kavuşamadı. Tamamen yok da olmadı. Zaman içinde değişim ve dönüşüm geçirerek farklı uzmanlık dalları halinde yaşamaya devam etti. Klasik çağın dalkavuklarını gü­nümüzün dublörleri, komedyenleri, tolkşovcuları ve cambazlarının akrabası saymak gerekir.

Tüm dünyadan tarihi bilgiler, satır araları, arka planlar vereceğiz ve günümüze bağlayacağız. Bir bakıma tarihin güncel yorumunu yapacağız.

Bir yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.