Twitter Soru-Cevap bölümümüzde sevgili Murat’ın bir sorusu var.
NOT: DerinDunya (@www_DerinDunya) ve Ahmet Yozgat’ın (@a_yozgat) Twitter hesaplarından derlenmiştir.
Bizi takip etmeyi unutmayınız:
Facebook: http://t.co/gO0AjoRHR8
Google+:http://t.co/fvh6Qc64gO
Youtube:http://t.co/DFBitT226T— Ahmet Yozgat (@AhmetyozgatDD) October 9, 2015
- Bugünkü konumuz: İyi Polis ve Kötü Polis Komploları ve İMPATORLAR LİGİ…
- Derindunyanın dostlarından Sevgili Murat Yıldırım diyor ki:
- “Abi, şöyle bir durum da mevcut. Unutulmamalı, önemsenmeli…
- 15 Temmuz’un ardından Ülkemize yapılan Scaparrotti ve Barzani’nin ziyaretinin akabinde İran Dış İşlerinden Cabiri Ensari geldi.
- Onu, Avrupa Temsilcisi Kati Piri takip etti. Ve en sonunda Jeo Biden…
- Yav abi merak etmekteyiz! Biz, “İmparatorlar Ligi”ndeyiz, eyvallah da…
- Bu ligde kimlerle ve nasıl bir kümede top koşturuyoruz. Anlaşılması gerçekten zor bir durum!
- Bu arada, Rusya Dışişleri Bakanının “Endişeliyiz!” yorumu da ayrı bir kafa karışıklığına sebep oluyor.
- Tüm bunları, sizin yorumlarınıza dayanarak, bir kalıba oturtmak gerekirse sanırım yönümüzü, doğduğumuz topraklara çevirmemiz daha sağlıklı olacak.
- Yani bizim için doğru olan yön, ANA Asya olacak. Doğru mu?”
- Sevgili Murat, bir paragraf içerisinde soru sorar gibi yaparak aslında meseleyi bir ayna gibi yansıtarak, 15 Temmuz’un verdiği rahatlıkla önümüze koymuş durumdasın.
- Anlaşılan o ki hikmet sahibi bir kardeşimizsin. Galiba, asıl derdin de soru sormak değil.
- Çünkü bence, sorduğun sorunun cevabını biliyorsun sen.
- Fakat bunun, bir de benim ağzımdan teyit edilmesi arzusundasın.
- Sebebi de “Allah’ın yardımı” ile etrafınızdaki oluşan insan çemberinin genişliği olsa gerek; zannediyorum…
- Sağ olasın, var olasın kardeşim!
- O halde biz de girelim mevzua:
- Lakin burada, bir geniş parantez açarak bir iki hususu, ayrıntılandıralım istiyorum:
- (Önce şu Scaparrotti… Ona açıklık getirelim. Şahıs “ABD’nin Avrupa’daki Kuvvet Komutanı Orgeneral Curtis Scaparrotti.
- Yani “EUROARMY’nin Kralı” diyebileceğimiz İtalyan asıllı bir Amerikan.
- Bir süre önce, resmi temaslarda bulunmak üzere Ankara’ya gelmişti.
- Curtis, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile bir görüşme yaptı ve döndü.
- Sen, atlamışsın ama biz, hemen burada kayda geçelim, Orgeneral Scaparrotti’den önce de bizzat Amerika Genelkurmay Başkanı, İrlanda kökenli Orgeneral Joseph F. Dunford da ülkemizdeydi.
- Ancak ziyaretin ilk noktası, İncirlik Üssü idi. İncirlik Üssü, Pentagon’un Ortadoğu Ordusu’nun görev dairesinde…
- İrlanda kökenli olduğu bilinen Dunford, daha sonra Ankara’ya gelerek Genelkurmay’da görüşmeler yaptı.
- Sözünü ettiğin bir başka ziyaretçi de AP Türkiye raportörü Kati Piri oldu…
- Avrupa Parlamentosu’ndan darbe girişimi sonrası ilk ziyareti yapanlardan biri olarak haberlere konu olan, Raportör Kati Piri, bizim açımızdan sabıkalı.
- Daha evvel, Diyarbakır’a gitmişti; provakasyon için. PKK’yı terör örgütü olarak görmediğini de biliyoruz.
- Bunun üzerine AB Bakanı Bozkır, Piri’ye tepki göstermiş; “Artık muhatabımız değil…” demişti.
- Piri, Sur operasyonu ile ilgili olarak da; “Çok ciddi hak ihlalleri gerçekleşiyor ve birçok insanın umutsuzluğu büyüyor.” diye açıklama yapmıştı.
- Bunun üzerine, Bozkır ise; “Piri, tarafsızlığını yitirmiştir.” diye tepki göstermişti.
- Kim bu Piri? Macar asıllı olan Piri, 2014’ten bu yana Hollanda’yı temsil etmekte.
- Ve Sosyalist olduğu söyleniyor. Son ziyaretinde bu Piri, Kılıçdaroğlu ile görüştü. Ki bunda mahzur yok.
- Lakin daha sonra AP heyetiyle beraber, HDP’yi ziyaret etti. Hadi o da olağan diyelim. Ve geçelim Piri’yi.
- Bu arada: Kati Piri ile beraber olan biri daha vardı heyette: Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Elmar Brok.
- Pozitif olarak algılanacak şekilde, dedi ki Brok: “ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın yönelttiği özrü ben de tekrarlıyorum.”
- Bu arada, Elmar Brok ise bir Alman ancak Prusya Alman’ı…
- Parantezi kapatmadan önce, sözünü ettiğimiz Batılıların orijinini sırayalım: İrlanda, İtalya, Macar ve Alman…
- İlk üçü Katolik, sonuncusu da Luteryan olsa gerek… Irkları ve inançları önemli mi?
- Bu soruya sadece; “Hem de nasıl!” deyip parantezi kapayalım.)
- Ve dönelim asıl konumuza: Tabii ki her zaman olduğu gibi yine tarihe bir göz atalım istiyoruz.
- “Son dönemde ülkemiz coğrafyasında, ülkemiz siyasetinde ve uluslararası ilişkilerimizde, birebir işlenen fotoğrafa benzer bir tarih dönemi var mı?” diye sorarsanız.
- “O kadar çok ki…” deriz.
- Ancak en çok benzeyen de Osmanlı’nın son dönemi.
- Özellikle de Abdülhamit zamanı olarak karşımıza çıkmakta…
- İçinde bulunduğumuz günlerde, neredeyse Abdülhamit zamanının tüm atraksiyonları tekrar edilmekte olduğunu görüyoruz. Bu nedenle gerek devlet adamlarımızın, gerekse siyaseti yakından izleyen kardeşlerimizin, söz konusu dönemin tarihini, sindire sindire okumalarının yararlı olacağı kanaatindeyiz.
- Eğer, böyle bir okuma yaparlarsa… “Günümüzü Anlamak”ta hiç zorlanmayacaklardır.
- Şimdi, burada duralım. Ve yukarıya dönelim.
- Soralım: “Parantez içerisinde verdiğimiz bilgilerden ne çıkarıyorsunuz?”
- Hadi, sizi yormayalım ve hemen buraya yazalım.
- Görüldüğü gibi Batılılar, ülkemize çifter çifter gelmekte.
- Sadece bununla kalmamaktalar.
- İkilinin birisi lehte, diğeri aleyhte konuşarak, bizim kafamızı karıştırmaktalar.
- Hani şu, iyi polis-kötü polis meselesi var ya… Amerikan filmlerinde seyrettiğimiz…
- Bu metafor, kalasik bir Batı takdiri.
- Ama mucidi, Amerika’nın kendisi değil.
- Bizzat, Osmanlı’nın son dönemindeki Avrupa…
- O dönemde de Avrupalı Aryanlar, iki ayrı kanaldan konuşurlardı.
- Mesela, İngiltere’nin “iyi” dediğine Fransa, “kötü” der; Fransa’nın “kötü” dediği bir şey olursa ona da İngiltere “iyi” derdi.
- Böylece İstanbul’un kafasını karıştırır; Yüce Devleti, kimle dost olacağı konusunda kararsız bir duruma getirirlerdi.
- Bu nedenle devlet, kalıcı bir politika üretemez; karşısındakilerin elinde tuttuğu tavra göre tuzluk oluştururdu.
- Aynı taktik, Cumhuriyet Döneminde de devam etti.
- Şimdilerde “İyi ve Kötü Polis”i, İngiltere ve Fransa oynamıyor; İngiltere ve Almanya oynuyor.
- Rusya ise her dönemin “Kötü Adam”ı olarak, Hınzır Batının elinde, bize karşı kullanılan bir “öcü” şeklini muhafaza etti.
- (Bu kullanılmayı tarih boyunca ne Ruslar anlayabildi; ne de biz anlayabildik.
- Oyun yeni çözüldü. Yeni dediğim tarih ise 15 Temmuz.
- 15 Temmuz’un hemen öncesindeki, “Uçak Krizi” bile o eski stratejinin bir parçasıydı.
- Bu stratejik oyunu ilk çözen, Erdoğan oldu. Bu nedenle Putin’e el uzattı hatta gitti Petersburg’da da bizzat anlattı.
- Yeterince akıllı bir adam olan Putin, şimdilerde meseleyi kavradı sanıyoruz.
- Bu nedenle şu andaki Rus ve Türk pozisyonu, her iki ulus için daha önce yaşanmamış bir hal olarak önlerinde durmakta.
- Ancak (derindunya diyor ki) bu hal bizim, “Uluslar Arası Rus Politikaları”na uyumlu hale gelmemizin gerekçesi olamaz/olmamalı.
- Bazı yerli “Vatan”daşların ve onların “Resmiyete” ve medyadaki uzantıların arzusu hilafına. Yeni Türk ve Rus anlayışı üzerine kurulacak yol, “ANA Avrasya Politikası” olmalıdır.
- Yani “Anadolu Mihverli Asya Ortaklığı…” Neden?
- Çünkü “Batı’nın Tarihi Oyunu”nu Ankara çözdü. Yani ezeli kumpası, “Türkİmparator Aklı” çözdü de o yüzden.
- Rus Aklına kalsaydı hala, “Oynamıyorum” mızıkçılığında devam eder giderdi.
- Konuya dönüp kaldığımız yerden tekrar devam edelim:
- Yukarıda sözünü ettiğimiz çifter çifter gelme taktiği var ya…
- Artık Türkİmparator Aklı, Batı’nın Şifresini ve TürkRus Oyununu da çözmüş durumda.
- Yani Ankara, İyi Polis-Kötü Polis oyununu bir daha yemek niyetinde değil.
- Rusya’ya da “Yeme!” dedi ve ikna etti. Lakin bu hinoğlu hinliği, bizim çözmemizin dışında başka bir gelişme daha var.
- Asıl önemli olan da odur haddızatında. Yüzyıllardan beri “İyi Polis-Kötü Polis” çifterli oyununu oynayarak, “Milletlerin Oluşturulmuş Kan Davaları” üzerinden yüzer yıllık planlar dahilinde, mazlumları bölüp parçalayan ve birbirine düşüren Batının Diabolik Aklının Şifresi, tüm dünya tarafından da çözülmüş durumda.
- Bizim dediğimiz bu da değil. Hani “Mümin, bir delikten iki kere sokulmaz”dı ya…
- Ne yazık ki bizler yani “Yılana Sokula Sokula, Sokulma Sayımızı Unutmuş Milletler Topluluğu” yani yılan yuvasının karşısında bulunan çoğunluk olarak çaresizdik.
- Anlaşılan o ki “Merhameti Sonsuz Rahman” başta Türkler olmak üzere, tüm insanlara çok acımış olmalı.
- Ve artık O, dünya siyasetine doğrudan doğruya el koydu dense yalan olmaz.
- Anadolu aracılığıyla ve 15 Temmuz’da…
- Yani “Uyanışın Patenti” Türkiye’de…
- Bu nedenle dünyanın bundan sonrasının yol haritası ve “Yeni Haritanın Rengi” Külliye’de.
- Yani zalimler isteseler de istemeseler de “Allah’ın izniyle” Anadolu Aklı, istikbale el koyuyor.
- Bu el koyma işleminin yansıması olarak Batılılar, kendi silahlarıyla vurulmaya başladı şimdilerde.
- Onlar yine İyi Polis-Kötü Polis ayrışması içerisindeler.
- Ancak bu bir oyun değil artık gerçeğin ta kendisi.
- Yani şimdilerde polisler, iyi ve kötü olarak tiyatro yapmıyorlar.
- İki polisin ikisi de “Kötü Polis! Ve iki Kötü Polis, birbirinin kuyusunu kazmak üzere hayatın gerçeğini ortasına bırakılmış durumdalar.
- Kandi jargonumuzla söylememiz gerekirse Almojudik ve İngojudik, gerçek iki düşman gibi birbirlerinin karşısında pozisyon almış durumdalar.
- Bunun gibi “İngoAmeriko Ortaklığı” bozuldu ve onun tam karşısında “AlmoAmeriko Ortaklığı” kuruldu.
- Ve bu iki düşman birader, birbirlerini yemek için diş biler hale geldiler.
- İşte; bu yüzden Fransa ve Belçika ateşler içerisinde…
- Sözünü ettiğimiz iki kampın savaş alanına dönmüş durumda.
- Oysa daha evvel onların savaş alanı, Ortadoğu idi. Şimdi evlerinin içi oldu.
- Bu arada, İblisin Oyununu çözen Türkiye, Rusya’yı yanına alarak “Ortadoğu Ateşi”ni söndürmek üzere hareket etmekteler.
- Harekete Kazakistan, Azerbaycan, Kuzey Irak, Hindistan, mecburen İran hatta Suriye de katılmış durumdalar.
- Bu sebeple Türkiye ordusunun Suriye’ye soktu.
- Bu sebeple tüm dünyanın yenilmez zannettiği “DAEŞ Gulyabanileri” arkalarına bakmadan kaçıyorlar.
- YPG Teröristleri ise kuyruklarını toplayıp geldikleri inlerine dönmenin telaşı içerisindeler; giderayak intihar dalışına yeltenmekte.
- Allah aşkına! Daha evvelki teatral dönemler yaşansaydı, böyle mi olurdu?
- Fazla uzağa gitmeye gerek yok; 15 Temmuz’a kadar böyle miydi?
- Onun için iyoruz ki: “15 Temmuz, bir milattır; İlahi bir milattır!
- Yüce Rahman’ın bize ve tüm Mazlum Milletler’e hediye ettiği “Son Milat”tan söz ediyoruz. Hayırlı uğurlu olsun!
- Sevgili Murat; “İmparatorlar Ligi’nde kimlerle ve nasıl bir kümede top koşturuyoruz?” diye soruyor.
- Kaba bir tasnifle bu “Lig”i üçe ayırmamız mümkün.
- Daha evvel yaptığımız bir video çalışmasında “Sonçağ”da imparatorluk ve medeniyet kurucularını üçe ayırmıştık; hatırlarsanız.
- Bunlardan birincisi “Mevcut Batılı Lordlar olarak Tötonlardı.
- Listenin ikinci sırasında Slavlar yer alıyordu.
- Üçüncü düzlemde de Türkler, “Sonçağ Tarihi”ni yapmaya namzetti…
- Bunlar, mevzubahis Lig’in ana oyuncuları olarak işaretlenmişti.
- Bunların dışında oyuncu olarak, İmparatorlar Ligi ne çıkmaya çalışan iki figüran güçten de söz etmiştik.
- Bunlardan biri Çin, diğeri de tarihteki Pers İmparatorluğu’nu yeniden dirilmek isteyen İran’dı.
- O çalışmamızda sözkonusu figüranları, pek fazla dikkate almadığımızı söylemiştik.
- Bugün de fikrimiz değişmiş değil.
- Lakin “Sinek pis değil ama mide bulandırır.” sözünü de unutmamak lazım.
- Özellikle İran’ın, geçmekte olduğumuz ara dönemde, böyle bir sineklik yaptığının da farkındayız.
- Daha doğrusu Batılılar, Tahran’ı, Ankara’ya ayak bağı olsun diye beslemekteler.
- Doğrusu ya Acemler de bu acemilikte, ellerinden geleni arkalarına koymamaktalar.
- Sözünü ettiğimiz üç “Başoyuncu”dan Rusya’nın, Türkiye’nin yanında yer almak gibi bir pozisyonu tercih ettiğini görüyoruz ki bu durum, taktik olarak Türkiye’nin hayrına yorumlanabilir.
- Lakin uzun vadede Ruslar ile Türklerin çatışmaları kaçınılmazdır.
- Zira bu iki unsurdan hangisinin, “Ara İttifak”ta baş aktör olacağı konusu, ortada durmakta ve durma ya da devam edecektir.
- Yani “Avrasya mı, ANAavrasya mı?” belli değil. Bu durumu unutmamak lazım…
- Sevgili Murat’ın da dediği gibi Rusya Dışişleri Bakanının “Endişeliyiz!” yorumunun yapması vebu beyanatın kafa karışıklığına sebep olması bu nedenledir.
- Sevgili Murat yorumunun son bölümünde şöyle diyordu:
- “Tüm bunları, sizin yorumlarınıza dayanarak, bir kalıba oturtmak gerekirse sanırım yönümüzü, doğduğumuz topraklara çevirmemiz daha sağlıklı olacak.
- Yani doğru olan ANA Asya olacak. Doğru mu?”
- Bu fikre doğru diyebilmeyi çok isterdim ancak ne yazık ki Türkiye’nin oyun kuruculuğunda, tek başına Orta Asya’nın bir yer tutmasının imkanı yok.
- Çünkü bölgenin üzerinden geçen yüz elli yıllık Çarlık ve doksan yıllık Komünizm dönemi, geride, bilinçsiz ve idealsiz toplumlar bırakarak çekilmiş o topraklardan.
- Orta Asya Devletlerinin ve halkların içerisinde en bilinçlerinin, “Baycanlı” kardeşlerimizin olduğunu söylemek isterim.
- Zaten onlarla da ilişkilerimiz öngörülenden bile çok ötede, sıkı fıkı…
- Kardeş kucaklaşmasının gelişerek devam edeceği görülüyor.
- Tabi bunları söylerken; “Orta Asyayla ilişkilerimizi bitirelim!” demiyoruz elbette.
- Onlar bizim kardeşlerimiz ve kardeşlerimizin, ulvi bir ideal etrafında, Türkiye ile birleşmeleri için elimizden geleni yapmak zorundayız.
- Bu durakta; Türkiye’yenin periferisinde, “Eski İmparatorlar”dan müteşekkil bir ittifak örgüsünün olmazsa olmaz olduğunu söylüyoruz.
- Yukarıda, onların da ismini verdik zaten. Vermediğimiz tek isim olarak Hindistan kalmıştı.
- Onu, üstteki listeye dahil etmememizin sebebi, Hint insanın kendi başına bir imparatorluk ve medeniyet kurma yeteneğinin olmayışından kaynaklanıyor.
- Çünkü “Hint Toplumunun İnanç Felsefesi”nin omurgasını teşkil eden “Kast Sistemi” buna engel bir durum sayılmakta.
- Kısacası, Hindistan insanı, sahipsiz hareket edemez. İlla başında bir sahip olmasını ister.
- Söz konusu toplumun harekete geçmesi için elzem olan Son Sahip,” yüz elli yıldan beri İngiltere’ydi.
- Ondan önce de Türk imparatorlarıydı kıtanın efendileri….
- Şu anda, İngiltere’nin Almanya ile olan kapışmasında, Hint Kıtası geri plana düşmüş olarak görünüyor.
- Yani bu terkedilmişlik nedeniyle Yeni Delhi’nin kendisini toparlaması çok zor!
- Bu itibarla Hindistan’ın “Eski İmparatorlarının Sahipliği”ne dönüp onların temsilcisi olarak, Türkiye’yle hareket etmesinden daha doğal bir gelişmenin hayata geçmesinin imkanı yok.
- Bildiğiniz gibi bundan defaatle söz ettik.
- Ve bir süre önce Türk Dışişleri Bakanı, nihayet bölgeye giderek, “Büyük Şeytan”ın bacağını kırdı.
- Hindistan’ı, eski sahiplerinin yanında konuşlandıracak anlaşmayı sağladı.
- Bu Anadolu açısından çok çok önemli bir gelişme olarak duruyor.
- Fakat öyle bırakılmamalı. Hindistan’la ilişkiler daha da geliştirilmeli. Ziyaretler, Cumhurbaşkanlığı seviyesinde tekrar edilmeli diye düşünüyoruz.
- Tabi bu arada Batı ve Doğu Pakistan’la ilgili olarak en rasyonel konumu bölgeye hakim kılarak.
- Nedir o konum?
- Yerimiz dar, o husus daha sonra diyerek devam edelim ana konuya:
- Sevgili Murat’ın son olarak teklifi şöyleydi:
- “Yani doğru olan yön, ANA Asya olacak…” cümlesinde sözünü ettiği Ana Asya’yı bizim sözünü ede geldiğimiz ANAavrasya biçimine dönüştürmenin iki unsuru olarak Rusya ve Hindistan’la kurulan bağların olumlu yönde seyrettiğini yazdık.
- Bu çemberde bir eksik olarak, Yahudileri gördüğümüzü, daha önce söylemiştik.
- Bu nedenle bu mevzu, hal yoluna konmalı; bir şekilde…
- Hangi şekilde olması gerektiğini ayrı bir makale içerisinde ele alacağız; inşallah.
- Ondan önce şunu söyleyebiliriz ki; “İsrail’le son zamanlarda yapılan anlaşmalar, ‘ANAavrasya Çemberi’nin oluşması noktasında bizi çok zorlamayacak…” diye düşünmemize neden olmakta.
- Tabi Her zaman olduğu gibi son söz olarak diyoruz ki; “Biz bilmeyiz!
- Salt Hakikati bilen yalnızca Aliym olan Allah’tır.
- Ve Yalnızca Onun dediği olur.”
- Selamlarımız ve dualarımızla…
- Sevgili Murat’ın yorumu ve ona verdiğimiz cevapların devamı olarak, dostlarımızdan Sevgili Bünyamin Çanakçı’nın kısacık, iki cümlesini de makaleye eklemek istiyoruz.
- Sevgili Bünyamin diyor ki: “İnşallah! Milli İrademizle kirli oyunlara izin vermeyeceğiz.”
- Ve devamla… “Hocam, yeni videolarınızı merakla bekliyoruz.” diye ekliyor Sevgili Bünyamin.
- Biz de selamlarımızı ekleyerek; “İnşallah!” diye karşılık veriyoruz. Ahmet Yozgat