Lehistan meselesinden dolayı 1768’de başlayan Osmanlı-Rus Savaşı devam ediyordu. Osmanlı Devleti bütün cephelerde yenilmiş ve donanması Çeşme’de yakılmıştı. Padişah bir an önce barış yapılmasını istiyordu. Oysa Rusya, üstün durumdayken Osmanlı ile ilgili planlarım gerçekleştirmek istiyordu. Bu nedenle barışa istekli değildi. Prusya ve Avusturya ise Rusya’nın bölgede tek başına egemen olmasını istemediklerinden Lehistan’ın Avusturya, Rusya ve Prusya arasında paylaşılmasını gündeme getirmişlerdi. Rusya bir taraftan Osmanlı Devleti ile savaşırken diğer taraftan da iki büyük Avrupa devletini karşısına almak istemediğinden paylaşım planını kabul etmek zorunda kalmıştı. Ancak paylaşma gerçekleşinceye kadar Osmanlı Devleti’nin oyalanması gerekiyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti ile 1770’te bir ateşkes antlaşması imzaladı.
Osmanlı Devleti bir an önce ateşkesi kalıcı bir barışa çevirmek istiyordu. Rusya ise Lehistan’ın paylaşılması bitinceye kadar zaman kazanmak istediğinden sudan bahanelerle Osmanlı Devleti’ni oyalıyordu. Padişah kesin barış yapılmasında ısrarlı olduğundan, tarafları temsil eden delegeler Romanya’da Yerköy yakınlarında buluştular. Rusya’yı Mareşal Romançof’un başkanlığında Orlof ve Abreşkof temsil ediyorlardı. Osmanlı Devleti’ni ise Rikab-ı Hümayun Tevkiileri’nden Yenişehirli Osman Ağa ile Ayasofya Şeyhi Mustafa Efendizade Osman Efendi temsil ediyorlardı. Konuşmalar genellikle Kırım sorununda odaklanmıştı. Ruslar gerçekte barış için gelmediklerinden işi yokuşa sürerek zaman kazanmaya çalışıyorlardı. Osmanlı Devleti diplomaside çağdaş uygarlık düzeyini yakalayamamış olup önemli Avrupa başkentlerinde sürekli elçilikler bile açmamıştı. Bu nedenle ne Avrupa’daki paylaşım planından ne de Rusya’nın gerçek niyetinden haberdar di.
Müzakereler sürerken Rus temsilcilerden Orlof ve Abreşkof Moskova’ya döndüğü için görüşmelere Romançof ile devam ediliyordu.
Bu sırada Osman Efendi’ye verilmek üzere Padişah III. Mustafa’dan bir mektup geldi. Padişah, mektubunda “Rus temsilcilerinin her biri için ayrı ayrı büyüler yaptırdığını ve bunlar elçilerin geçtikleri yerlere gömülürse sorun çıkarmadan barışa yanaşacaklarını” yazıyordu.
Osman Efendi, padişaha yazdığı cevapta; “Orlof’un Katerina’nın sevgililerinden biri olduğunu, onun aşkına dayanamayıp gittiğini ve Abreşkofun’da onu takip ettiğini, Romançof ile ilgili büyüleri ise onun geçtiği yerlere gömdürdüğünü” bildirmişti. Osman Efendi gerçekten de Rus elçisinin geçtiği yerlere ve kapı eşiklerine büyüleri usulüne uygun olarak gömdürmüştü.
Elçiyi büyülü yerlerden geçirmek için bazen zorlanıyordu. Kapı eşiğinden kolay geçirmişti ama yolda yürürken bazı aksilikler oluyordu. Bir ara elçi yönünü değiştirir gibi olmuştu. Osman Efendi onu büyülü yerlerden geçirmek için garip sesler çıkarıp el kol hareketleri yapmaya ve yerde yuvarlanmaya başladı. Rus elçisi şaşkındı. Bu olaylara hiçbir anlam veremiyordu. Yanında bulunanlara: “Bu efendi deli desek değil, akıllı olmasına akıllı ama aklı bizim akıllardan değil!” diyerek şaşkınlığını ifade etmişti.1 Osman Efendi büyük çaba harcayarak elçiyi büyülerin üzerinden geçirmişti geçirmesine ama ne yazık ki bu başarısı savaşın sonucunu etkileyemedi. Ruslar Polonya’nın paylaşılmasından sonra savaşa devam ederek barışı ancak 1774’de Kaynarca’da imzaladılar. Böylece Osmanlı Devleti Karlofça’dan sonra tarihinin en büyük yenilgisini almış oldu.