Twitter Soru-Cevap bölümümüzde sevgili Ali Topaç’ın bir sorusu var.
NOT: DerinDunya (@www_DerinDunya) ve Ahmet Yozgat’ın (@a_yozgat) Twitter hesaplarından derlenmiştir.
01- Bugün konumuz: Türklerin Zafer Dinamiği HİLAL TEKNİĞİ.
— Ahmet Yozgat (@AhmetyozgatDD) August 26, 2016
- Bugün konumuz: Türklerin Zafer Dinamiği HİLAL TEKNİĞİ.
- Dijital dostlarımızdan Sevgili Ali Topaç dedi ki:
- “Hocam, Tötonlar, Asyalı Afrikalı ve Müslüman halklara çok zulüm etti.
- Biz, bunları göz önünde bulundurarak; mazlumlar için ittifak yapalım.
- Ne işimiz var “Almoamerikano” ittifakının içinde?
- Zulmedenlerle zulmeden mi olacağız? Zaten kaynaklar bizim coğrafyamızda, kendi doğal kaynaklarımızı mı sömüreceğiz?
- Bence Rus ve Yahudilerle ittifak en iyisi sayılabilir.
- Dünyanın kudurmuş itleri olan Tötonları bitirmek, Sünnileştirmek, asimile etmek için bu ittifak en uygunudur.
- Onlar, bizi nasıl bitirmeye çalışıyorsa kendileri de içlerinde bitecek hale gelsinler.
- Medeniyetlerinin kalitesi düşsün. Bilimde fende, teknikte, sanatta gerilesinler ki dünyanın başına bir bin yıl daha bela olamasınlar.
- ” Eyvallah Sevgili Ali… Efendim, makalemizin girizgahında tarihe uğrayalım istiyorum.
- Dünya askeri tarihinde, Türklere mal edilen bir teknikten söz edeceğiz: Hilal Tekniği’nden…
- Tarih kitaplarında Malazgirt Savaşını okuyan tüm kardeşlerimizin hatırlayacağı bir taktiktir bu.
- Ancak sadece orada değil; hemen hemen tüm meydan savaşlarında kullanılmıştır Türk hakanları tarafından.
- Temel olarak Hilal Tekniği, orduyu düşman üzerine yönlendirirken bir (C) harfi şeklinde ilerletmekten ibaret sayılabilir.
- Bu ilerlemenin sonunda, doğal olarak düşmanlar, merkeze yüklenirler.
- Fakat söz konusu “Taktik”in aldatmacası burada devreye girer.
- İlk vuruşmanın arkasından Türk ordusunun merkezi, güya bozulmuş gibi geriye doğru çekilmeye başlar.
- Lakin Hilal’in iki ucu, merkezin aksine, ileri doğru hareketini sürdürür.
- Yavaş yavaş kapanarak, düşman ordusunu arkasına dolanır ve (C)’nin iki ucunu birleştirir.
- Aynı anda merkez, “Sahte Ricat”ını durdurur ve geri döner.
- Artık düşman ordusu, tam anlamıyla bir dairenin ortasına yani Türk hilalinin merkezine hapsolmuş durumdadır.
- Ondan sonra Türk Bahadırları, Allah ne verdiyse dört bir yandan düşmanına bindirir.
- Ve kısa bir sürede, saldırganları boğar; kendi içinde yok eder.
- Ne kadar müthiş bir taktik, ne kadar akıllı bir strateji… Değil mi?
- Şimdi, biz diyoruz ki böylesine akıllı bir tekniği, neden sadece savaşlarla sınırlı tutuyoruz ki.
- Asla tutmayalım ve siyasete de bunu giydirelim, uluslararası ilişkilere de…
- Yani hilal şeklinde alınan siyasi pozisyonda, merkez noktasından bir başka tarafa doğru çekilirken, diğer iki uçtan ileri doğru hareket ederek Türk Siyasetini kapsayıcı ve kuşatıcı bir hale getirelim.
- Kısacası, karşımızda duran ve durması muhtemel olan herkesi, o kahredici dairenin içine alarak işe yaramaz şekle dercedelim.
- “Eğer Türkiye, siyasette ve uluslararası ilişkilerinde bu taktiği kullanırsa, büyük bir ihtimalle başarılı olacaktır kanaatini taşıyoruz.” deyip konunun merkezine saldırıyoruz:
- Son günlerde paylaştığımız bir dizi “Tweetmakale” kardeşlerimiz arasında ciddi bir dalgalanmaya sebep oldu.
- Özellikle “Türkiye Oyun Kuruyor!” ve “Biden Oyunu Bozmaya Geldi, etiketleriyle yayınladığımız görüşler, arzu ettiğimizden daha ötede bir yankıya sebep oldu.
- Bu iki tweetmakalenin çıkış kaynağını biliyorsunuz:
- 15 Temmuz gecesi, halkımızın kazandığı “Muazzam Zafer” ve onun hemen arkasından, Sn. Cumhurbaşkanı’nın Rusya’ya yaptığı gezi…
- Ve bu iki konuda yaptığımız videolarda, tek cümleyle özetlemek gerekirse derindunya, o “Muazzam Zafer”in Türkiye’yi, “İmparatorlar Ligi”ne çıkarttığını iddia ediyordu.
- Ve hatta Ankara’nın bu ligin başına oturduğunu da söylemekteydi.
- Elbette derindunya, inanmadığı bir şeyi söyleyenlerden değil. Söylediklerinin hepsine, önce kendisi inanır sonra da o öneriyi kardeşlerinin önüne koyar.
- Bu itibarla… Evet; Türkiye, Hilal Tekniğini kullanarak, 15 Temmuz gecesi insanlığa “Çağ Atlatan Bir Kahramanlık”ın kahramanı oldu.
- Ve bugüne kadar derindunya anlayışının söyleye geldiği pek çok husus bir anda soyutluktan ya da yarısoyutluktan sıyrılıp tam anlamıyla “Somut” bir karaktere büründü.
- Bunu, sadece Türkiye mi gördü? Yo!
- Bizatihi Türkiye’nin kendisinden çok daha iyi görenler de bulunmakta dünya yüzeyinde. Hem de kat be kat arı duru…
- Bunlardan biri, “Mazlum Devletler Grubu” diğeri de “Zalim Devletler Grubu…”
- O güne kadar, her iki grup da Anadolu’dan bir “Huruç Hareketi”nin yapılacağını biliyordu hatta bekliyordu.
- Mazlumlar, bu huruç hareketinin olması için dua ediyor; zalimler de olmaması için ellerinden geleni yapageliyorlardı.
- Türkler ise üzerinde oturduğu “Paha Biçilmez Değer”in ve kendi insanının içinde saklı olduğu sanılan “Gizemli Cevher”in tam anlamıyla farkında değildi.
- Bu nedenle Anadolu insanı, söz konusu hurucu başlatsak mı, başlatmasak mı ikirciğini yaşıyordu.
- Bu ikircik, hem kişi olarak, nüfusun her birini; hem de toplum olarak tüm ülke insanını, tam orta yerinden ikiye ayımıştı.
- Herkes kendi içindekini, kendi sessizliği içerisinde yaşadığı için kişisel ikirciği atlıyor ve biz, toplumun ikircikli durumunu tartıyoruz.
- Bu ölçü, aşağı yukarı yüzde elli, yüzde elliydi ve fifti fifti olarak sandığa yansıyordu.
- İşte, bu nedenle mevzubahis hurucu, sabırla bekleyenlerden olan Mazlum Milletler, endişe içerisindeydi; zalimler ise sevinç içerisinde ellerini oluşturuyorlardı.
- Sonuç olarak her iki cenahda da bu işin olma ihtimali gide gide düşüyordu.
- Hatta yok oluyordu da denilebilir.
- Dünyada, bu işin olacağına yüzde yüz inanan bir tek insan vardı: O da Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı.
- Bu nedenle ülke insanının hepsi, işin ucunu bırakmışken, o inat etti ve asla bırakmadı.
- Hatta üzerine üzerine gitti.
- Endişeli toplumu, 15 Temmuz gecesinde son olarak ayağa kaldırdı. Allah da ona yardım etti. Ve iddiasında haklı çıkardı.
- Şu an itibariyle ortaya çıkan, “Dünya Çapındaki Bu Fevkalâde Meziyet” karşısında, ilk olarak Anadolu insanı, içindeki ikircikli hissi, kaldırıp attı.
- Ve şükür ki kendi kendine İnanır hale geldi. İşte, en iyi haber bu!
- İkinci iyi habere gelince… Anadolu’nun doğrulması için dua eden “Mazlum Milletler”in beklediği oldu.
- Gerek Anadolu Halkı ve gerekse Dünyanın Mazlum Milletleri artık geleceğe doğru emin adımlarla yürüyor hatta Hilal şeklinde koşuyorlar.
- Yani “Kutlu Kervan” yola çıktı. Türk insanı da atı aldı Üsküdar’ı geçti.
- Galata, çoktan arkasında kaldı. Şükür!
- Bu huruç hareketi karşısındaki üçüncü gruba yani dünyanın zalimlerine gelince…
- Memleleket insanı, ne kadar iyimserise; onlar da o kadar kötümser bir durumdalar.
- Hemen söyleyelim; buna rağmen planlarından vazgeçmiş değiller.
- Zira onların planı, dünden bugüne, müsvettelik sarı kağıtlara yazılmış, “Olursa olur, olmazsa da ne yapalım?!” cinsinden işler değil.
- Geriye doğru ilkucu, yüzyıllarca arkaya hatta insanlığın ilk yıllarına varan bir plandan söz ediyoruz. Bu plan, siyasi değil tamamen ezoterik temelli bir felsefe sayılabilir.
- Başlangıç olarak ucu, Hz. Adem’in oğullarından Kabil’e kadar gider.
- Gelecekteki ucu ise dünyanın sonunda da bitmez; Kıyamet’i atlar ve öteki âlemde devam eder. İnsanlık şu anda, dünyanın bu dönemini ya da Kıyamet’e kadar ilerleyecek olan istikbalin tarihini yazmıyor.
- Ondan ötesinin yani, “Ahiret’in Siyaseti”ni şekillendirmekle meşul.
- Bu iddia, gerçeğin ta kendisi inanın! Yani durum bu kadar ciddi ve önemli…
- Buraya kadar söylediklerimiz, yazımızın girizgah olsun istiyoruz.
- Ve geçelim ikinci bölüme.
- Sevgili Topaç’ın buralara kadar taşıdığı, başlangıçta yer alan paragrafndaki özel düşüncesini okudunuz.
- Peki, hangimiz; “Hayır!” diyebiliriz ki onun söylediklerine. Zaten, ben de “Hayır!” demiyorum.
- Doğal olarak, söylediklerine harfi harfiyen katıldığımı beyan ediyorum.
- “En kutlu postülatı not ediyorum: “Küfür, tek millettir!” Lamı, cimi yok…
- O halde nedir fakiri, Ali Topaç ile ayrı düşüren ya da ayrı düşmüş gibi gösteren şey?
- Sadece zamanlama meselesi…
- Bir üst paragrafta ne dedik?
- “Şu anda dünyada, olan biten her şeyin bir yanı dünya tarihi ise ikinci yanı da Ahiret Tarihi…”
- Bu itibarla Türkiye, bahismevzuu oyunu, dünya tarihi kısmında, dünyanın kendi şartları içerisinde oynamak durumunda.
- Yani Türkiye de bu dünyalı ve Anadolu evlatları, buralı insanlarla aynı masaya oturmuş durumda.
- Kartlar aynı, kartların işaretleri benzer.
- Ve oynanan oyun da bildiğiniz pişpirik…
- Tabii ki devletimiz, sıradan bir “Pişpirik İskambili”ni oynarken, keramet gösterecek değil. Sadece, matematiğe ve dünya fiziğine müracaat edecek, “Akıl ve Ayak Oyunları” yapmakla meşgul olacak.
- Ya da icabettiği anda “Hilal Tekniği”ni kullanacak.
- Zira sadece olağan halle sınırlı olmak zorunda!
- Bu zorundalık nedeniyle Türkiye’ de dünyanın, “Devler Ligi”ndeki oyuncularıyla beraber ve aynı Arena’da top koşturuyor.
- İşte, bu koşuşturma esnasında, ülkemiz sadece ayağını değil, aklını da çalıştırmak zorunda.
- Ülke insanı, Hilal Tekniğini unutmamalı yani birileriyle oyun kurup birileriyle oyun bozmalı.
- Bu ameliyede hasbelkader, yanına veya karşısına düşen başka başka oyuncularla kendi şartları içerisinde öyle işler geliştirmeli ki…
- Beraber kazanıyormuş gibi gösterip sonunda kazanan sadece Türkiye olmalı.
- Unutmayalım ki… Böylesine zor bir sonuca ulaşmak için duygusal olmak en tehlikeli bir pozisyondur.
- Zaten hep söylene gelir; “Devletlerin siyasetinde duyguya yer yoktur!” diye.
- Doğru bir sözdür. Hacı emmi söylemiş; her söylediği gibi hakikat!
- Bu itibarla Ülkemiz, devletlerin geçmişlerinden, milletlerin mazide yaptıkları ve ettiklerinden yola çıkarak kendisine eş, dost ve arkadaş seçemez.
- Eğer böyle davranırsa, elbetteki kötü olanlar, Anadolu ile arkadaş olamaz.
- Sadece o en kötüler mi? Onların karşısında duruyormuş gibi gördüğümüz Rusya, Çin ve benzerleriyle de dostluklar kuramaz.
- Ülkemizin canciğer olacakları, zaten belli…
- Yukarıda adlarını değil ama sıfatlarını verdik: Bizim insanımızla aynı sevinci paylaşan, aynı üzüntüde buluşan Mazlum Milletler…
- Lakin dünyanın merkezinde yer alan Türkiye’nin onlarla bir yere varması mümkün değil.
- Daha açığı… Türkler, bu oyunu onların masumiyetini izale etmek için kuruyor ve oynuyor.
- Kendisi için asla değil!
- İşte Sevgili Topuz’un kafasını kurcalayan şey de bu endişe…
- Galiba, o da pek çok insan gibi Türkiye’nin, bu oyunu salt kendisi için kurduğunu zannediyor sanmaktayım.
- Hayır ve asla Sevgili Topuz! Hatta bu Aziz Ümmet, tüm Mazlum Milletlere hizmet etmek ve onların masumiyetini kaldırmak için kendini ateşe atan bir topluluk olarak mayalanmış.
- Böyle olduğunu, 15 Temmuz gecesi gösterdi.
- Yine de 15 Temmuz gecesinin bir hükmü yok!
- Bu Asil Millet, binlerce yıldan beri tarihte hep bunu göstere göstere ilerledi.
- 15 Temmuz’da da dünyaya adalet götürmek ve mazlumları kayırmak, zalimleri cezalandırmak için tarih boyunca yaptığı yürüyüşün son adımını attı.
- Ama en önemli ve kararlı adımını…
- Derindünya’nın naif düzleminde yaptığı hususi uğraşa gelince…
- Tüm arkadaşlar biliyorlar ki bu garip Anadolu Platformu, “Barış Huzur ve Adalet Düzlemi”nde insanlığın ayağa kaldırılmasını kendisi için dert edinmiş.
- Yoksul dağarcığında oluşan fikirleri, kardeşlerinin önüne koymasının tek nedeni bu…
- İşte, bu itibarla derindunyanın, milletimizin tuvaline çizmeye çalıştığı 17. İmparatorluk ve Süleyman Medeniyeti fikrini, ilmik İlmik dokumaya çalışmaya da sadece, Mazlum Milletleri kurtarma ve zalimleri cezalandırma operasyonunun binlerce fikri ayağından en zayıf olanı diyebiliriz.
- Mazlum Milletleri kurtarma ve Zalimleri cezalandırmak operasyonunun yegane görevlisi Mübarek Millet ve Yüce devlettir; tabii ki.
- Tekel onun. Ama zor bir tekel…
- Bu arada, durumdan vazife çıkararak, binlerce fedakar fikri ayaktan bir ayak olmaya talip olmak da o oranda sorumluluk gerektiren, güç bir durum.
- Bu sebeple derindunya olarak biz de adım adım ilerlemekteyiz.
- Bir sonraki adımımızın ne olacağını, sevgili kardeşlerimiz önceden tahmin etmeleri de zor.
- Derindunya’nın ajandasında yazılanları, önceden bilmedikleri için acele ediyor ve yazıp çizdiklerimizle milletimizi yanlış pozisyonlara doğru ittiğimizi zannediyorlar.
- Asla böyle değildir. Sadece pişpirik oyununda kart be kart ilerliyoruz.
- Hilal Tekniği, usulünce…
- Yönümüz nereye doğru?
- Elbette nihai zafere doğru!
- Nedir nihai zafer yukarıda söyledik ya…
- Mazlum Milletlerin mazlumiyetlerinin izalesi…
- Ve huzur için onlara hizmet etmek…
- Zalim Milletler’in zulmünü sonlandırmak…
- Tiranların elini, kolunu bağlamak…
- Hülasa Derindunya’nın kendi açtığı küçük cılgasında başlattığı yürüyüşün sonunundan endişe etmeye mahal yok.
- Biz de tıpkı sizin düşündüğünüz gibi iyiye ve güzele, barış ve huzura yolcuyuz.
- Hatta daha açık söylemek gerekirse “İslam’ın Son Güzel Günlerine gidiyoruz.
- Yani varıp dayanacağımız adres “Son Asrı Saadet”in adresi.
- Peki, bu devasa hedefe ulaşmak mümkün mü?
- Bunu bizim bilmemize imkan yok elbette.
- Şahsen benim bildiğim, Derindunyanın tek başıma böyle bir hedefe erişmesinin imkanının olmadığıdır. Derindunya ne ki? Yozgatlı bir Çiftçi’nin çelimsiz oğlunun ve bir grup genç gönüllünün dijital sayfaları.
- Eğer, Derindunyanın koyduğumuz hedef doğrultusunda, bir şeyler yapılacaksa, bu millet yapacaktır.
- Ancak milletin önündeki tuvale de yapılacak olan şeylerin, nihai hedef olarak çizilmesi gerekmektedir.
- Belki Allah’ın Derindunya Dostlarına yüklediği görev budur: Hedef çizmek.
- Duamız bu yönde, çabamız bu doğrultudadır.
- Platformumuzun bildiğimiz bir başka şey de Ümmetin o kutlu hedefe mutlaka ulaşacak olması.
- Bu bir ulvi posyülat!
- Bilinen bir başka husus da bu kutlu yolculukta, milletimizin, mazlumlara kılavuz olacağı yönünde.
- Bu itibarla geride, sadece hedef çizmek kalıyor kanaatimizce.
- Tabii ki hedef çizenler, sadece Derindunya ile sınırlı değil.
- Onlarca, yüzlerce, binlerce insandan söz ediyoruz hedef çizici derken.
- İşte, bunlardan birisi de Bizim Derindunya kardeşleri. Hepsi bundan ibaret…
- Buraya bir konunun düğümü olarak şu cümleyi de ekleyelim.
- DerindunyaTV Kanalına haketmediği değeri veren siz sevgili kardeşlerimizden biraz sabır istirham ediyoruz.
- Zira örmeye çalıştığımız bu çorabın kimin başına geçirileceğini siz biliyorsunuz.
- Zaten hakettiği yere geçirecek olan da sizlersiniz.
- Bu nedenle aceleye getirip örgüyü birbirine katmanın sonunun iyi olmayacağı kanaatindeyiz.
- Bu arada, örgü örene katkıda bulunmanızın ve kollektif bir çaba oluşturarak, üretime katkıda bulunmanızın çok daha iyi İşler çıkarma da belirleyici olacağına inanmaktayız.
- Bu yazdıklarımın Sevgili Ali’ye cevap olarak algılansın istemiyorum.
- Bizim gördüğümüz kadarıyla zaten o da geleceğe bir katkı olsun diye yukarıdaki parağrafı yazıya geçirdi.
- Yani bizim kıyıda köşede kalmış olan düşüncelerimizi, kardeşlere açmamızı isteğinden bu makaleye misafir olmak istedi.
- Yoksa o da biliyor, Derindunya’nın “ittifak lordları”nın yanında değil karşısında olduğunu.
- Bu itibarla kendisine sevgiler sunuyor alnından öpüyoruz. Selam ve dualarımızla…
- Bu tweet makaleye, küçük bir ek olsun diye Sevgili Erdal Altunbulak’ın yorumunu da katıyorum.
- Sevgili Erdal diyor ki: “Bizi haritadan yok etmeye çalışan Almoamerika ile asla bir araya gelmemeliyiz.
- Fakat aynı gemide olduğumuzdan limana ulaşana kadar, onları oyalamak gerektiğine de inanıyorum.
- Bu arada limana bir kaç mil kaldı? 2023 de varmayı umut ediyorum. İnşaAllah!
- Rabbim nasip eylesin!”
- Makalenin burasında bir teşekkür de son yorumun sahibine.
- Haketti çünkü. Zira zaten ben de onun dediğini demek istemiştim.
- Ancak duygularımı ifade etmekte zorlandığımız için uzattıkça uzattım.
- Daha doğrusu, her sektöre “Hilal Tekniği”ni önerdim de, kendim uymadım.
- Sürç-i lisan ettik, hatamız affola efendim…